almanya,  erasmus,  Genel

Ah Erasmus! Part2.2 – Neler Yaptım? cont.

Ben demiştim bu yazının devamı gelir diye!

Öncelikle hikayenin başını bilmeyenler için linkleri bırakıyorum hemen buraya:

Erasmus hikayemin başlangıcını, oralarda ilk haftamın nasıl geçtiğini okumak için “İlk Tanışma” yazım için buraya, “Neler Yaptım” serisinin ilk yazısı için ise buraya tıklıyoruz!

IMG_9823 (2).JPG

Eğer ilk yazıyı okuyup da bu kız amma gezdi artık otursun yerinde dediyseniz, yoo daha yeni başlıyoruz dostlarım. —spoiler— Bu yazıda da yine yerimde oturmuyorum. Hatta tersine uzun süreli seyahatlerimin hepsi bu yarıdalar. Çünkü neden? Hava güzelleşiyoooor. Sonunda! Nisan ayında bize kışı yaşatan Avrupa sonunda baharı yaşamayı başlıyor. Mayıs ayının başında yaptığım erasmusumun ilk uzun süreli seyahat olan Hollanda keşfimden ilk yazıda kısaca bahsetmiştim, daha sonra uzun uzun anlatacağım onu meraklanmayın – var heyecanla bekleyenler biliyorum, kıps -.

IMG_0241 (2).JPG
bkz. mevsim karmaşası

En son ilk yazıda Mayıs’ın sonlarına gelmek üzereydik, yerinde duramayan bir avuç international öğrenci olarak dedik ki bu sefer birlikte bir plan yapalım ve Almanya’yı gezelim. Efendim bu grup temel fıkrasından farksız bir gruptu. Şöyle ki: iki Türk, iki Kolombiyalı, bir Suriyeli, bir Kosovalı ve bir Filipinli! Biz bu ekiple Köln, Frankfurt ve Heidelberg’den oluşan mini bir Almanya keşfi yapıp, canımız Cottbus’umuza döndük.

Bu arada yaz da kendini hissettirmeye başlamıştı yavaş yavaş. Yavaş yavaş dememin şekli gerçekten dengesiz bir havaya sahip olmasıydı o günlerin. Kimi günler askılılar eteklerle dondurma yiyebiliyorken ertesi günü mont giymemiz gerekebiliyordu. Güneşli günler bu yüzden mühim Avrupa ülkelerinde. Biz de bu havaya alışık olmayan internationallar olarak, güneş gördükçe kendimizi sokaklara atmayı, çimlere yayılmayı görev edindik.

IMG_0449.JPG

Almanya bitmeyen bir ülke, birkaç çok bilinen şehrine gidip bitiremezsiniz bu ülkeyi, çok şey kaçırırsınız. Haziran ayında bu sefer biraz daha kapsamlı bir Almanya turunu kafama koymuştum. Bunun için ilk durak Leipzig oldu. Bize yakınlığı da tabi bir tercih sebebi olmuş olabilir.

img_0491-2

Haziranın ikinci haftası BTUFest vardı, bizim üniversitenin öğrenci festivali. Fotoğrafın biraz(!) kötü olduğunun fakındayım ama nedense pek fotoğraf çekmemişim festivalden. Genç grupların çaldığı, çeşitli yiyecek-içecek standlarının okul meydanına kurulduğu şirin bir festival. Bir de o zamanlar ilgimi çeken bir uygulamaları vardı. Daha önce okulun içinde yapılan partilerde – evet böyle şeyler oluyor, hem de derslik binasında – bira şişelerinin kırılması sonucu yerler çıtır çıtır cam kırığı dolu oluyordu; festivalde bu olayın önüne geçebilmek için kampüsün girişinde güvenlikler vardı. Şimdi diyeceksiniz ki hani Alman biraseverliği? Efendim güvenliğin amacı bira almamak değil cam şişe almamak. Kontrol noktasına plastik bardakları dizmişler, biranızla geliyorsunuz orada plastik bardağa aktarıp şişeyi atıp yolunuza devam ediyorsunuz. Yani dertleri efendim alana almayalım ya da alanda zaten bira satan yerler var – ki var – orada satalım dışarıdan almayalım değil!

IMG_0631 (2) (1024x579)

Efendim festivali yapıp ertesi gün hoop yollara düşüyorum yine. Bir gün Berlin’de yine ufak bir turistik takılıp ardından ver elini Hamburg. Hamburg’da çekilmiş bir sürü bir sürü güzel fotoğraf var seçim yapamadım, en sonunda klasik olsun deyip bu fotoğrafı seçtim. Ben çok sevdim Hamburg’u, deniz kenarında Alman şehri bi’ kere, şu güzelliğe bakar mısınız? Neyse uzatmıyorum, şehre geliş, şehri geziş falan çok güzeldi ama dönüş hiç de kolay olmadı. Tamam kabul ediyorum suçlu benim bu konuda ama yine de yani en azından anlatacak anı oldu dimi öyle düşünelim. Şimdi şöyle ki gece otobüsüyle Köln’e geçmekti plan, otelden de erken çıkış yaptık haliyle oyalanıyoruz şehirde, akşam da Hofbrau’ya oturduk vakit öldürüyoruz. Biraz fazla öldürmüşüz işte! Biz otobüs saatini 23:45 sanarken meğersem otobüs 23:15te imiş, haliyle biz erken gidiyoruz diye düşünerek otogara gittiğimizde otobüsümüzün 10dk önce kalktığını öğreniyoruz. Ve güzel haber ne? İlk otobüs sabah! Sözde çok ucuza – bkz. 2-3€ – aldık diye düşündüğümüz biletimizi yakıp yerlerine son dakika pahalı bilet almak da cabası oldu. Gece tren garında oradan oraya sürüklenerek uyuyamadığımız ve ülkenin en kuzeyi olması sebebiyle hazırlıksız yakalandığımız soğuğun ertesinde otobüste yol boyunca uyuduk haliyle!

IMG_0646 (2)

Köln’de geçirilen ve çoğunlukla önceki gecenin yorgunluğunu atmakla meşgul olunan bir günün ardından, tekrar yollara düşüyoruz. İlk durak Heidelberg – evet, yine -. Daha önce güneşli, pırıl pırıl halini gördüğüm bu şirin şehre bu sefer yağmur eşlik ediyor. Hala güzel, hala renkli, hala tarihi… Kısa bir süre zarfında ikinci sefer gidince, artık tanıdık gelmeye başlayan küçük bir şehir Heidelberg. Bana kalırsa, Almanya’da romantik tatil için ideal yerlerden kendisi. Ben galiba aşık oldum biraz Heidelberg’e 🙂 Bir de unutmadan Almanya’nın en eski üniversitesi de burada. Gündüzü burada geçirdikten sonra, yine otobüse atıyoruz kendimizi.

IMG_0758 (2)

Otobüsten Darmstadt’ta atlayıp, bir başka küçük üniversite şehrini keşfetmeye başlıyoruz. Bu sefer üniversiteden eski bir arkadaşla. Çoğunlukla sohbetli, muhabbetli, Almanca scrabble oyna(yama)malı bir gün geçirip; kendimizi şehrin öğrenci barlarından birine atıp günü orada bitiriyoruz. Ertesi gün ver elini Münih. Tüm gün ayaklara karasu inene kadar yürüyerek şehir turu, dinlenmek için Münih’in meşhur Englischer Garten’ında biergarten konseptinin tadını çıkarma, biraz daha şehir sokaklarında kaybolmanın ardından hadi biraz da Hofbrau’nun kendi restoranına gidelim isteğinin saatin geç olması sebebiyle yalan olması – DİKKAT! Münih’te publara geç saatte gitmeyin -, arkadaşın yurdunun mutfağında sabah 5’e kadar uyuma şeklindeki programın ardından sabah erkenden kendimizi Dresden trenine atıyoruz.

IMG_0807 (2)

Bu Almanya turunun son günü, Dresden. Ama buraya son gelişim olmayacak, Erasmus’um bitene kadar birkaç sefer daha geleceğim. Gezmesi zevkli, her köşesinde bir sürpriz saklı şehirlerden burası. Bu bir haftalık yoğun gezinin ardından, Cottbus’um canımda dinlenmek üzere trene atlıyor, yurduma dönüyorum.

IMG_0866 (2)

Ne yaparsınız ki, Erasmus da olsa bir noktada derslere de çalışmak gerekiyor. Bir bakıyorsunuz profesörünüz monopoli ve rekabetçi ekonomi farkları üzerine 10 sayfalık bir yazı isteyebiliyor.

IMG_1112

Belki bir-iki Berlin kaçamağı dışında Cottbus’ta geçen üç haftanın ardından bu sefer adres IAESTE etkinliği bahanesiyle Poznan, Polonya. Komşu ülke Polonya’ya – nedendir bilinmez – ilk ve son gidişim. Bir nevi dışarıdan katılımcı olarak, Cottbus’ta bizimle erasmusta olan bir arkadaşın aracılığıyla dahil olduğumuz bu etkinlik, iyi ki gelmişiz dedirtti 3 Alman, 1 Finlandiyalı, 1 Türk’ten oluşan küçük grubumuzdaki herkese. Bir de evet, Polonya’da alkol ucuz 😉

IMG_1169 (2)

Sunum, parti, ders çalışmaya çalışma, parti, Berlin, BBQ, parti, göl şeklinde geçirmişim Temmuz ayının son iki haftasını. Temmuzun son haftasında kısmen kolay olan – bu demek oluyor ki dersler İngilizce idi – finallerimi veriyor, diğer iki zor – Almanca olan – finallerim için de çalışmaya devam ediyorum. Bir yandan yavaş yavaş arkadaşlarımızı ülkelerine göndermeye başlıyoruz. İlk vedalar hep en üzücüleri!

IMG_1272 (2)

En yakın yerleri hep erteleme, yakın çevreye en son gitme durumunu bizler de yaşadık pek tabi. Son ayımızın geç kalmış keşfi Lübbenau/Spreewald idi. Güneşli bir günde, nehir kenarında yürüyüş yapıp, meydanda biranızı yudumlayabileceğiniz, şanslıysanız kano kiralayarak nehirde gezinebileceğiniz – biz o şanslılardan değildik, kano bulamadık – tam bir haftasonu gezisi lokasyonu burası.

IMG_1385

Son haftalar önceki haftalarıma benzer şekilde ders çalışma, parti, Berlin kaçamakları, biraz daha kütüphane, biraz daha parti, biraz daha veda şeklinde geçti. Berlin rehberimde de bahsetmiştim ama yine bahsetmeden duramadım, fotoğrafta gördüğünüz yer Badeschiff Berlin. Nehrin üzerindeki bir havuz ve şezlonglu kumsalı ile sıcak bir günde oldukça düşük bir giriş ücretiyle – 2015te 3€ idi – keyif yapmalık güzel bir yer. Erasmusumun son haftasında keşfetmiş olmak oldukça üzmüştü beni.

sis

Son finallerde çuvalladıktan sonra, son kez Dresden’e gidilip, Berlin’de son parti için sabahlanıp, Cottbus’ta son koşuya çıkılıp, oda artık yavaş yavaş toplanıp, duvarlara asılmış 5 ayın anıları dosyalarda toplanıp, son vedalar edildi.

IMG_1520 (2)

Öyle ya da böyle, geldiğim gün lanet ettiğim bu şehir 5 ay boyunca evim olmuştu ve her şeyine alışmış, çoğunlukla sevmiştim. Gitmek, her şeyi tamamen geride bırakmak tabii ki zordu. Aradan geçen 2 yılın ardından hala özlenen – tabii kimi de üzen – binlerce anı…

Bu upuzuuun yazının özü, gidin anacım Erasmus güzel şey, güzel macera!